Cevap: İhrama giren kişinin iki rekat ihram namazı kılması sünnettir. Şayt kerahet vakti ise, ihram namazı kılınmamalıdır. Mikat mahallinde unutularak kılınmaması halinde Mekke’ye geldikten sonra da kılınabilir. Bu namazın mazeretsiz olarak terk edilmesi mekruhtur. Ancak maddi bir ceza gerekmez. İçinde bulunulan vaktin namazını kılmak da bu iki rekat namazın yerine geçer. bu namazın ilk rekatında Fatiha’dan sonra Kafirun, ikinci rekatında ise İhlas surelerinin okunması faziletlidir.
Cevap: Mekke’ye ihramlı olarak girmelerine izin verilmeyen şoför vb. kişilerin, mikat mahallinde elbiselerini çıkarmadan hac veya umre yapmak amacıyla niyet edip telbiye getirerek Harem bölgesine girmeleri durumunda öncelikli olarak elbiselerini çıkarıp ihram bezlerine bürünmeleri gerekir. Ancak ihrama girdikten sonra elbiseli olarak geçirdikleri süre bir gündüz veya bir gecelik (yaklaşık 12 saat veya daha çok) bir zamanı kapsıyorsa ceza olarak dem (koyun veya keçi kesmek) gerekir. Şayet bundan daha az bir süre elbiseli olarak kalmışlarsa, sadaka-i fıtır vermeleri gerekir.
Şafii mezhebine göre ise, muhayyerlik haklarından yararlanıp; ceza olarak bir dem, üç gün oruç tutma veya altı fitre miktarı sadaka verme seçeneklerinden birini tercih edebilirler.
Cevap: İhramlı iken bir gündüz veya bir gece süreyle dikişli elbise veya iç çamaşırı giyen kimseye dem (koyun veya keçi kesmek); giyim süresi bir gündüz veya bir geceden daha az olursa bir fitre miktarı sadaka vermek gerekir.
Şafii mezhebine göre ise, muhayyerlik haklarından yararlanıp; ceza olarak bir dem, üç gün oruç tutma veya altı fitre miktarı sadaka verme seçeneklerinden birini tercih edebilirler.
Cevap: Bu durumdaki kişi, elbisesini çıkartıp tekrar ihrama bürünerek tavaf ve sa’yini yapar. Ancak ihramlı iken bir gündüz veya gece sürecince elbise giymiş olduğu için ceza olarak bir dem (koyun veya keçi kesmek) gerekir.
Şafii mezhebine göre ise, muhayyerlik haklarından yararlanıp; ceza olarak bir dem, üç gün oruç tutma veya altı fitre miktarı sadaka verme seçeneklerinden birini tercih edebilirler.
Cevap: bu durumdaki kişinin, öncelikle elbisesini çıkartıp ihram bezlerine bürünmesi ve birinci tahallül gerçekleşinceye kadar ihramlılık halini sürdürmesi gerekir. Ayrıca ihramlı iken bir gündüz veya gece süresince elbise giymiş olduğu için ceza olarak bir dem (koyun veya keçi kesmek) gerekir.
Şafii mezhebine göre ise, muhayyerlik haklarından yararlanıp; ceza olarak bir dem, üç gün oruç tutma veya altı fitre miktarı sadaka verme seçeneklerinden birini tercih edebilirler.
Şafii mezhebine göre ihramdan çıkma aşamasına gelmemiş bir kimse ihramsız kimseleri tıraş ettiği takdirde bir şey gerekmez. Ama ihramlı bir kimseyi tıraş ederse fidye ödemesi gerekir. Ancak tıraş edilen kişi kendisine izin vermişse fidyeyi tıraş edilen şahsın ödemesi gerekir.
Fidye; dem, üç gün oruç veya altı fitre miktarı sadakadır.
Cevap: İhramlı kimsenin vücuduna, saç, sakal gibi bir uzvunun tamamına, süslenmek ya da güzel görünmek için krem, yağ, jöle, saç kremi, biryantin sürmesi ya da kına, saç boyası vb. şeylerle boyaması durumunda kendisine dem (koyun veya keçi kesmek); bir uzvun tamamına değil de bir kısmına bunu uygulaması halinde de fitre miktarı sadaka vermesi gerekir.
Şafii mezhebine göre ise, kına için herhangi bir ceza gerekmezse de diğerleri için ceza gerekir ve bu durumdaki kişi muhayyerlik haklarından yararlanarak dem(koyun veya keçi kesmek), üç gün oruç tutma veya altı fitre miktarı sadaka verme cezalarından herhangi birini tercih edebilir.
Tedavi için sürülen ilaç, merhem veya kokusuz krem ve yağlar için ise bir şey gerekmez.
Cevap: Umre ihramından çıkmak için saç tıraşı olmak gerekir. İhramdan çıkma aşamasına geldiği halde tıraş olmadan elbise giyen kişi ihram yasağı işlemiş olur. Eğer elbise giymesi bir gündüz veya bir gece devam etmişşse dem; giyim süresi bir gün veya bir geceden az olursa fitre miktarı sadaka vermek gerekir.
Şafii mezhebine göre ise, muhayyerlik haklarından yararlanıp; ceza olarak bir dem, üç gün oruç tutma veya altı fitre miktarı sadaka verme seçeneklerinden birini tercih edebilirler.
Cevap: Hac için ihrama girdikten sonra hac menasikinden hiçbirini yapmadan tıraş olan kişi traş olmakla ihramdan çıkmış olmaz; ihram yasağı işlemiş olur. Böyle bir kimse saçının tamamını veya en az dörtte birini tıraş etmişse, dem (koyun veya keçi kesmek); daha azını tıraş etmişse, sadaka-i fıtır gerekir.
Şafii mezhebine göre ise, muhayyerlik haklarından yararlanıp; ceza olarak bir dem, üç gün oruç tutma veya altı fitre miktarı sadaka verme seçeneklerinden birini tercih edebilirler.
Cevap: İhramlı iken sakalının tamamını veya en az dörtte birini tıraş etmek, dem; daha azını tıraş etmek ise, sadaka-i fıtır gerektirir.
Şafii mezhebine göre ise, muhayyerlik haklarından yararlanıp; ceza olarak bir dem, üç gün oruç tutma veya altı fitre miktarı sadaka verme seçeneklerinden birini tercih edebilirler.
Cevap: Hanefi mezhebine göre ihramlı iken koltık altı veya kasıklardaki tüyleri temizleyen kişiye ceza olarak dem (koyun veya keçi kesmek) gerekir.
Şafii, Hanbeli ve Maliki mezheplerine göre ise böyle bir kişi muhayyerlik haklarından yararlanıp; dem (koyun veya keçi kesme), üç gün oruç tutma veya altı fakire sadaka verme seçeneklerinden birini tercih edebilir.
Cevap: Bu durumdaki kimse ihramdan çıkmış olmaz. Dolayısıyla ihram yasakları devam eder. Böyle bir kimse başının tamamını veya en az dörtte birini tıraş etmişse kendisine iki dem (koyun veya keçi kesmek); daha azını tıraş etmişse, iki fitre miktarı sadaka vermek gerekir.
Şafii mezhebine göre ise, muhayyerlik haklarından yararlanıp; ceza olarak bir dem, üç gün oruç tutma veya altı fitre miktarı sadaka verme seçeneklerinden birini tercih edebilirler.
Cevap: İhramdan çıkma aşamasına gelmemiş bir kimse ihramlı veya ihramsız kimseleri tıraş edemez. Aksi halde bir fitre miktarı sadaka vermesi gerekir.
Şafii mezhebine göre ise, ihramdan çıkma aşamasına gelmemiş bir kimse ihramsız kimseleri tıraş ettiği takdirde bir şey gerekmez. Ama ihramlı bir kimseyi tıraş ederse fidye ödemesi gerekir. Ancak tıraş edilen kişi kendisine izin vermişse fidyeyi tıraş edilen şahsın ödemesi gerekir.
Fidye; dem, üç gün oruç veya altı fitre miktarı sadakadır.
Cevap: İhramdan çıkmak için saş tıraşı olmak gerekir. Bunu yapmadan önce sakalın tıraş edilmesiyle kişi ihramdan çıkmış olmaz. Sakalın tamamını veya en az dörtte birinin tıraş edilmesi halinde dem (koyun veya keçi kesmek) gerekir.
Şafii mezhebine göre ise, muhayyerlik haklarından yararlanıp; ceza olarak bir dem, üç gün oruç tutma veya altı fitre miktarı sadaka verme seçeneklerinden birini tercih edebilirler.
Cevap: Tavaf veya sa’yı yapıp tıraş olmayı geciktiren kişinin ihramlılık hali devam eder. Dolayısıyla kişi, bu süre içerisinde ihram yasaklarından herhangi birini ihlal etmediği sürece herhangi bir ceza gerekmez. Ancak ihramlılık süresi içerisinde ihram yasaklarını ihlal etmişse, ihlal ettiği yasağa göre ceza gerekir.
Cevap: İhramlının tıraş olması veya vücudundaki kılları koparması yasaktır. Şayet tıraş olur veya vücudundan kılları koparırsa tıraş ettiği veya kopardığı miktara göre ceza öder. (Detaylı bilgi için Hac İlmihali sayfa 165’e bakınız).
Ancak kendiliğinden kopup düşen saç veya kıllar için bir şey gerekmez.
Cevap: Bu durumdaki kişinin tavaf ve sa’yı geçerli olur. Ancak tavafı abdestsiz yaptığı için kendisine dem (koyun veya keçi kesmek) gerekir.
Şafii, Maliki ve Hanbeli mezheplerine göre ise, hadesten taharet tavafın sıhhat şartı olduğu için bu durumdaki kişinin tavaf ve sa’yı geçerli değildir. Abdest alıp ihrama bürünerek bunları yeniden yapar. Ayrıca ihramdan çıkma vakti gelmeden önce tıraş olup elbise giydiği için, ceza gerekir. Buna göre muhayyerlik haklarından yararlanarak iki dem, altı gün oruç veya 12 fitre miktarı sadaka verme cezalarından herhangi birini tercih edebilir.
Cevap: Hanefi mezhebine mensup bir kişinin tavaf esnasında elinin kanaması halinde abdesti bozulur. Bu durumdaki kimsenin yapması gereken abdestini alıp tavafını kaldığı yerden tamamlamak ya da yeniden yapmaktır. Şayet umre veya ziyaret tavafına abdestsiz olarak devam edecek olursa kendisine dem (koyun veya keçi kesmek) gerekir. Abdest alıp tavafı yeniden yaparsa ceza düşer.
Hastalık, yaşlılık ve aşırı izdiham gibi sebeplerle yeniden abdest almanın müşkil olduğu hallerde ise Şafii mezhebini taklit ederek tavafına devam edebilir.
Cevap: Umre tavafının tamamını veya bir kısmını, hatta bir şavtını cünüp, abdestsiz, loğusa veya adetli olarak yapmak dem gerektirir. İhramdan çıkmadan yeniden yapılması halinde ceza ortadan kalkar.
Şafii mezhebine göre ise, hadesten taharet tavafın sıhhat şartı olduğu için, bu durumdaki kişinin tavaf veya şavtı geçerli değildir. Abdest alıp ihrama bürünerek, bunları yeniden yapması gerekir. Bu arada ihram yasaklarından herhangi birini ihlal etmişse cezasını öder.
Cevap: Tavafın ilk dört şavtı farz, kalan üçü vaciptir. Dört şavtı yapan kimsenin tavafı geçerli olur, eksik kalan şavtlar daha sonra usulüne uygun olarak yapılırsa herhangi bir ceza gerekmez. Vacip olan bu üç şavtın biri veya daha fazlası yapılmazsa vacip terk edildiği için dem gerekir. Diğer üç mezhepte ise, tavafı yedi şavta tamamlamak farzdır. Aksi takdirde yapılan tavaf geçersiz olur.
Cevap: Tavafı yürüyerek yapmak vaciptir. Buna göre, gücü yettiği halde tekerli sandalyeyle yapılan tavaf geçerli olmakla birlikte, bu şekilde yapmak dem gerektirir. Tavaf yeniden yapılırsa ceza düşer.
Şafii mezhebine göre, tavafı yürüyerek yapmak sünnettir. Bu sebeple gücü yettiği halde, tekerlekli sandalyeyle tavaf yapmak mekruh ise de, ceza gerektirmez. Hasta, yürüyemeyecek kadar yaşlı ve özürlü olanlar ise, tekerli sandalye ile tavaf yapabilecekleri gibi, bundan dolayı herhangi bir ceza ödemeleri gerekmez.
Cevap: Tavaf geri geri yürüyerek yapılırsa iade edilmelidir. İade edilmezse Hanefilere göre dem (koyun veya keçi kesmek) gerekir.
Şafii, Maliki ve Hanbeli mezheplerine göre ise, bu şekilde yapılan tavaf geçerli olmaz. Yeniden yapılması gerekir. Bazı şavtlarda böyle yapılırsa bu şavtların iadesi yeterlidir.
Cevap: İster farz, ister vacip isterse nafile olsun her tavaftan sonra iki rekat tavaf namazı kılmak Hanefi ve Malikilere göre vacip, Şafii ve Hanbelilere göre ise sünnettir. Efdal olan tavaf namazını Makamı İbrahimde kılmak ise de, imkan nisbetinde Harem’in uygun yerinde, buna da imkan bulamayanlar Harem’in dışında kılabilirler. Bu itibarla tavaf namazını Makamı İbrahim’de kılmaya çalışarak, tavaf edenlere engel teşkil etmekten sakınılmalıdır.
Cevap: Tavaf namazı Hanefi ve Malikilere göre vaciptir. Ancak tavafın vacibi olmayıp, haccın müstakil vaciplerinden olduğu için, kılınmaması tavafın sıhhatine mani değildir. Peş peşe birden fazla tavaf yapan kimsenin her bir tavafın arkasından iki rekat tavaf namazı kılması müstehap olup ertelenmesi mekruhtur. Şafii mezhebine göre ise bunun bir sakıncası yoktur
Cevap: Yatarak veya her hangi bir yere yaslanarak uyuyan kimsenin abdesti bozulur. Bu durumdaki kişinin tavaf etmesi veya namaz kılabilmesi için, yeniden abdest alması gerekir. Uyku ile uyanıklık arasında olup yanında konuşulanları duyacak durumda olan ya da tahiyyatta uyuyan kimsenin ise abdesti bozulmuş olmaz.
Cevap: Hanefi mezhebine göre sa’yin ilk dört şavtını yapmak farz, 7’ye tamamlamak ise vaciptir. Son üç şavtı terkeden kişinin her şavt için ‘bir fitre miktarı sadaka’ vermesi gerekir.
Şafii, Maliki ve Hanbeli mezheplerine göre ise sa’yı yedi şavta tamamlamak rükündür. Bir şavt eksik olsa sa’y geçerli olmaz.
Cevap: Hanefi ve Maliki mezheplerine göre gücü yeten kimsenin sa’yi yürüyerek yapması vaciptir. Bu nedenle meşru bir mazereti olmadığı halde sa’yı tekerli sandelye ile yapmak dem (koyun veya keçi kesmek) gerektirir.
Şafii ve Hanbeli mezheplerine göre ise, sa’yı yürüyerek yapmak sünnettir. Gücü yettiği halde sa’yı tekerlekli sandalye ile yapmak mekruh ise de, ceza gerekmez.
Cevap: Umre yapmak üzere niyet edip ihrama giren ve umre tavafını yaptıktan sonra sa’y yapmadan tıraş olan kişi Hanefi mezhebine göre, ihramdan çıkmış olur. Dolayısıyla bu durumda umrenin sa’yını ihramsız olarak yapar. Ancak umrenin sa’yını ihramlı olarak yapmak vacip olduğundan kendisine dem (koyun veya keçi kesmek) gerekir.
Şafii , Hanbeli ve Maliki mezheplerine göre ise, sa’y umrenin rükunlarından biri olduğu için kişi sa’y yapmadan tıraş olmakla ihramdan çıkmış olmaz. İhram yasağı işlemiş olur, bu durumda yapması gereken şayet elbise giymişse, tekrar ihram bezlerine bürünerek umrenin sa’yını yapmak ve ondan sonra tıraş olarak ihramdan çıkmaktır. Ayrıca bu kişi, ihramdan çıkma vakti gelmeden (sa’ydan) önce tıraş olduğu ve elbise giydiği için kendisine iki ceza gerekir. Ceza konusunda ise, muhayyerlik hakkından yararlanarak ya iki dem (koyun veya keçi kesme) ya 6 gün oruç veya 12 fitre miktarı sadaka vermek seçeneklerinden birini tercih edebilir.
Cevap: Henü tavaf yapmadan sa’y yapıp tıraş olan kimsenin sa’yı geçerli değildir. Zira sa’yın geçerli olabilmesi için muteber bir tavaftan sonra yapılmış olması gerekir. Dolayısıyla bu durumdaki kişi ihramdan çıkmış olmaz. İhram yasağı işlemiş olur. Böyle bir kimse önce tavafını yapar, sonra sa’yını tekrarlar. Daha sonra ihramdan çıkar. Ayrıca ihramdan çıkma vakti gelmeden tıraş olarak ihram yasağı işlediğinden dolayı da kendisine dem (koyun veya keçi kesmek) gerekir.
Şafii mezhebine göre ise, muhayyerlik haklarından yararlanıp ceza olarak bir dem (koyun veya keçi kesmek), üç gün oruç tutma veya 6 fitre miktarı sadaka verme seçeneklerinden birini tercih edebilir.
Cevap: Bayramın ilk günü gece yarısından önce Akabe Cemresine taş atmak caiz değildir. Zira Akabe Cemresini taşlama zamanı Hanefi ve Maliki mezheplerine göre Bayramın 1. Günü fecr-i sadıktan itibaren başlar, 2. Günü fecr-i sadığa kadar devam eder. Taşlar bu zaman diliminde atılmazsa dem (koyun veya keçi kesmek) gerekir. İmam Ebu Yusuf ile İmam Muhammed’e göre, vaktinde atılamayan taşlar bayramın 4. Günü güneş batıncaya kadar kaza şeklinde atılabilir ve vaktinde atılamadığı için terettüp etmiş olan ceza düşer.
Şafii ve Hanbeli mezhebine göre ise, Akabe Cemresine taş atmak, bayramın 1. Günü gece yarısından itibaren başlar. Bayramın 4. Günü güneşin batmasına kadar devam eder. Bu zaman diliminde atılması gereken taşlar, bayramın 4. Günü güneş batımına kadar atılsa caiz olur. Herhangi bir ceza da gerekmez.
Cevap: Mazeretsiz olarak şeytan taşlamayı tamamen terk etmek veya bir günde atılması gereken taşların yarıdan çoğunu atmamak Ebu Hanife’ye dem gerektirir.
Her gün için atılması gereken taşların yarıdan az atılmamış ise, eksik bırakılan her bir taş için sadaka gerekli olur.
Ebu Yusuf ve İmam Muhammed ile Şafii ve Hanbeli mezheplerine göre atılmayan veya eksik bırakılan taşlar, ertesi gün veya bayramın son günü güneşin batmasına kadar atılırsa ceza düşer.
Cevap: Hedy’in birden fazla çeşidi olduğu için kesim vakitleri aşağıdaki şekildedir.
1. Adak heydi ile nafile heydin kesim zamanı, Kurban bayramının birinci günü güneşin doğmasından sonra bayram namazının akabinde başlar ve bayramın dördüncü günü güneşin batışına kadar devam eder. Bu süre içinde gece ve gündüz kesilebilir.
Zamanında kesilmeyen adak hedyinin kaza edilemsi vaciptir.
Zamanında kesilmeyen nafile hedy kaza edilmez.
2. Ceza hedyinin kesim zamanı; ihlalin gerçekleşmesiyle başlar. Ömrün sonuna kadar sürer. Ancak bir an önce kesilmesi uygun olur.
3. Fevât Heydi, haccın kaza edildiği zamanda kesilir.
4. Temettu ve Kıran Hedyinin zamanı;
Ebu Yusuf ve İmam Muhammed ile Maliki ve Hanbeli mezheplerine göre temettu ve kıran hedyinin kesim zamanı, kurban bayramının ilk günü fecr-i sadıktan itibaren başlar. Bu kurbanın, bayramın üçüncü günü güneş batıncaya kadar kesilmesi sünnettir. Bu süre içerisinde kesilmez daha sonraya ertelenmesi mehruh ise de ceza gerekmez.
Şafii mezhebine göre temettu hedyinin bayramda kesilmesi daha faziletli ise de umre ihramından çıktıktan sonra kesilmesi de caizdir.
Ebu Hanife’ye göre ise bu hedyin kesim zamanı, kurban bayramının ilk günü fecr-i sadıktan itibaren başlar. Bu kurbanın, bayramın üçüncü günü güneş batıncaya kadar kesilmesi vaciptir. Bu süre içerisinde kesilmemesi durumunda biri kaza, biri de ceza olarak iki kurban kesmek gerekir. Ancak günümüz şartlarında İmameynin görüşüyle amel etmek daha uygundur.
Cevap: Temettu veya kıran haccına niyet eden bir kimse, durumu maddi açıdan iyi ise oruç tutamaz, hedy kesmesi gerekir. Hatta durumu maddi açıdan iyi olmayan biri oruç tutsa ve eyyamı nahr denilen günlerde kurban kesme imkanı bulsa; tuttuğu oruç yeterli olmaz, kurbanı kesmesi gerekir. Ancak eyyamı nahrdan veya tıraş olduktan sonra bu imkanı elde ederse; orucu yeterli olup kurban kesmesi gerekmez.
Cevap: Umre yapmak üzere ihrama giren fakat umre yapacak kadar kendini sağlıklı hissetmeyen kişi, sağlığına kavuşuncaya kadar ihramlı olarak bekler. İyileşince tavaf ve sa’yını yaparak tıraş olup ihramdan çıkar. Tavaf ve sa’yını ertelemesinden ötürü de bir ceza gerekmez. Ancak bu bekleme süresi içerisinde ihram yasaklarına riayet etmesi gerekir.
Cevap: Tavaf islam alimlerinin tamamına göre, umrenin farzıdır. Bir ibadetin farzı terk edilince o ibadet batıl olur. Yeniden yapılması gerekir. Sa’y ise, Hanefi mezhebine göre, umrenin vacibidir. Meşru bir mazeret olmadan terk edilirse dem (koyun veya keçi kesmek) gerekir.
Şafii, Maliki ve Hanbeli mezheplerine göre ise, sa’y etmek haccın ve umrenin rükunlarından biridir. Sa’y yapılmazsa hac ve umre geçerli olmaz. Bu nedenle umrenin tamamlanması için tavafla birlikte sa’yın da mutlaka yapılması gerekir.
Cevap: Haccın ancak hac aylarında yapılabilmesine karşılık umre için belirlenmiş herhangi bir zaman yoktur. Arefe ve bayram günleri (teşrik tekbirlerinin getirildiği 5 gün) dışında her zaman umre yapılabilir. Arefe günü sabahından bayramın 4. günü güneş batıncaya kadarki süre içinde umre yapmak tahrimen mekruhtur. Çünkü bu günler hac menasikinin yapıldığı günlerdir.
Şafii, Maliki ve Hanbeli mezheplerine göre hac için niyetli olmayanlar; teşrik günleri dahil yılın her gününde umre yapabilirler. Maliki mezhebine göre hac için niyetli bulunanlar, bayramın 4.günü güneş batıncaya kadar, Şafii mezhebine göre ise veda tavafı dışında haccın bütün menasiki tamamlanmadıkça umre yapamazlar.
Cevap: Temettu haccı yapan kimselerin umre yaptıktan sonra, hac ihramına girinceye kadar ki süre içinde Arafat vakfesinden önce tekrar umre yapmaları caizdir. Ancak bu kimseler için efdal olan umre yapmak değil, çokça tavaf yapmaktır. Umre mevsiminde umreye gidenlerin ise, Harem hudutları dışına çıkarak ikinci, üçüncü… vs. umre yapmaları caiz ise de tavaf yapılması daha efdaldir.
Cevap: Haccın farz olması için belli zamanda hac farizasının ifa edileceği yerlerde bulunma imkanına sahip olmak gerekir. Bu iki şarttan biri eksik olursa kişiye hac farz olmaz. Dolayısıyla hac mevsiminde değil de başka bir vakitte Mekke’de bulunan bir kimse, Hac mevsimi başlamadan oradan ayrılmak zorunda kalır ve Hac vaktinde tekrar gitme imkanı bulamazsa sırf Mekke’de bulunmuş olmasından dolayı kendisine Hac farz olmaz.
Cevap: Kur’an-ı Kerim’de geçen veya Peygamber sav ile bazı selef alimlerinden rivayet edilegelen duaları okumak güzel ve daha feyizli olsa da bu duaları aynen okumak zorunda değildir. Arzu edenler bu dualardan yararlanabileceği gibi, önceden bildiği ve devam etmekte olduğu güzel duaları da okuyabilir. Arapça okumayı bilmediği için kitaplarda yer alan duaları telaffuz edemeyen veya telaffuzda güçlük çekenler okumak istedikleri duanın Türkçesini de okuyabilirler. Ya da anlamını göz önüne alarak bunu kendi ifadeleriyle dile getirerek dua edebilirler. Esasen kişinin Yüce Yaratıcı’ya gönlünü açıp yakarmasında en güzel yol, kişinin içinden geldiği gibi dua etmesidir.
Cevap: Tavafa başlarken her şavtın sonunda ve sa’ya başlarken Hacer-i Esved’i istilam etmek (selamlamak) sünnettir. Tavaf mahalli tenha olur ve Hacer-i Esved’e yaklaşmak mümkünse öpülür, öpme imkanı bulunamaması halinde bu sünnet uzaktan eller kaldırılıp (bismillahi allahu ekber) denilerek selamlamakla yerine getirilmiş olur. Hacer-i Esved’e dokunamamak ise, hiçbir surette tavafta bir eksikliğe sebep olmaz.
İzdiham olması halinde Hacer-i Esved’i öpmek için başkalarına eziyet etmek, kadın-erkek karışık halde bulunmak ise caiz değildir.
Cevap: Bedel haccın geçerlilik şartlarından birisi de hac masraflarının, adına hac yapılan kişi tarafından karşılanmasıdır. Buna göre hac organizasyonunda görevli olan bir kimse, masraflarını gönderenden alarak bir başkası adına bedel haccı yapamaz. Çünkü görevlilerin bütün masrafları hac organizasyonu tarafından karşılanmaktadır.
Ancak görevli bir kimse, farz haccı eda etmeden ölmüş olan veya vekalet vermesi şartıyla hacca gidememe özrü süreklilik arz eden anne, baba veya bir başkası yerine ücret almaksızın hac edebilir.
Cevap: Vekil olarak gönderilen kişi, önce müvekkilin verdiği görevi yapmalı, gönderenin şartlarına muhalefet etmemelidir. Muhalefet etmesi halinde haccına devam eder ve dönüşte, aldığı parayı iade eder; haccı da kendi adına yapmış olur.
Ancak vekil olan kişi hac menasikini tamamladıktan sonra ilave masrafları kendisi karşılaması şartıyla dilerse kendi adına umre yapabilir.
Cevap: Bedel olarak hac yapmakta asıl olan, müvekkilin memleketinden yola çıkmaktır. Dolayısıyla Türkiye’de bulunan bir kimsenin Suudi Arabistandaki bir kimseye hac için vekalet vermesi caiz olmaz. Ancak hac yapamadan ölüp yerine hac yapılmasını vasiyet eden kişinin terikesinin üçte biri, kendi memleketinden gitmeye yetmiyorsa, istihsanen yettiği yerden vekil gönderilebilir. Suudi Arabistan’da bulunan kişilerden yararlanma konusu da bu çerçevede değerlendirilmelidir.
Şafii mezhebine göre ise, Türkiye’de bulunan bir kimsenin, Suudi Arabistan’da bulunan bir kimseyi vekil tayin etmesi halinde, vekilin hac menasikine mikat mahallinde ihrama girerek başlaması şartıyla bu vekalet geçerli olur.
Cevap: Kadının özel hali ihrama girmesine engel değildir. Özel halinde de olsa bir kadının Hac ve umre için mikat mahallini geçmeden ihrama girmesi gerekir.
Şayet bir kimse mazeretli veya mazeretsiz olarak mikat mahallini ihrama girmeden geçerse, henüz hac veya umre fiillerinden birine başlamadan mikat mahalline geri dönüp orada ihrama girmesi vaciptir. Geri dönmeyip de bulunduğu yerden ihrama girerek hac veya umresini tamamlarsa; dem (koyun veya keçi kesmek) gerekir.
Cevap: Hanefi mezhebine göre temettu haccı yapmak üzere umre ihramına girdikten sonra âdet gördüğü için umre tavafını yapamayan ve Arafat’a çıkma zamanına kadar temizlenemeyen kadın, umresini iptal eder, hac ihramına girer ve Arafat’a gider. Bu durumda yaptığı hac ifrad haccı olur. Hac menasikini tamamladıktan sonra, iptal ettiği umresini kaza eder ve bir dem (koyun veya bir keçi)keser.
Şafii, Malik ve Hanbeli mezheplerine göre ise, bu durumdaki bir kadın umresini iptal etmez; kıran haccına niyet eder ve vakfesini yapmak üzere Arafat’a çıkar. Arafat dönüşünde hac ve umre niyetiyle bir tavaf ve sa’y yapar. Ayrıca kıran haccı için bir kurban keser.
Cevap: Hadesten taharet tavafın vacibi olduğu için, özel halinde iken umrenin tavaf ve sa’yini yapıp saçını keserek ihramdan çıkan kadına dem (koyun veya keçi kesmek) gerekir.
Şafii mezhebine göre ise, hadesten taharet tavafın geçerlilik şartıdır. Bu nedenle adetli olarak yapılan tavaf ve sa’y geçerli olmaz. Dolayısıyla bu durumdaki kadının temizlendikten sonra tavaf ve sa’yi yeniden yapması gerekir. Ayrıca ihramdan çıkma vakti gelmeden saçını kestiği için, muhayyerlik hakkından yararlanıp ceza olarak dem (koyun veya keçi kesmesi), üç gün oruç tutması veya altı fitre miktarı sadaka vermesi gerekir.
Cevap: Kadınların, sağlıklarına zarar vermeyecekse adet geciktirici ilaç kullanmalarında sakınca yoktur. Ancak adet geciktirici olarak kullanılan ilaçlar, çoğu zaman adet düzensizliklerini beraberinde getirebilir. Bununla birlikte adetin ilaçla geciktirilmesi durumunda yapılan ibadetler geçerlidir.
İlaç kullanma cihetine gitmeksizin organizasyonun alacağı tedbirler çerçevesinde hac veya umreyi tamamlamaları ise daha uygun olur.
Cevap: Adet kanamasına etki eden ilaçların kullanımı her zaman kesin çözüm olmayabilir.
Bazen bu ilaçlar kanamanın gününden önce veya sonra olmasına sebebiyet verebilir. Bu nedenle, kullanılan ilaçlara bağlı olarak gelen akıntı adet kanaması hükmünde kabul edilmektedir. Kadınların adet günleri en az üç gün, en çok on gündür. İki adet arasındaki temizlik süresi ise en az 15 gündür.
Buna göre bayan ilaç kullandığı halde, bu ilaç tesirsiz kalıp bir önceki adetinin bitiminden itibaren 15 gün geçtikten sonra kanaması olur ve bu kanama en az 3 gün devam ederse bu kişi adetli sayılır. Bu kanama 10 günden fazla devam ederse 10. Günden sonrası adet kanı sayılmayıp özür kanı sayılır.
Cevap: Hanefi mezhebine göre özel hallerinde bulunan kadınlar, temizlenmeden Mekke’den ayrılmak zorunda kalırlarsa adetli olarak ‘ziyaret tavaf’larını yaparlar ve tavafın vaciplerinden birini terk etmiş olduklarından dolayı da ceza olarak bir bedene/sığır veya deve keserler.
Umre için ihrama girip, özel hallerinde bulunan kadınlar, temizlenmeden Mekke’den ayrılmak zorunda kalırlarsa-aynı şekilde-adetli olarak ‘umre tavaf’larını yaparlar ve tavafın vaciplerinden birini terk etmiş olduklarından dolayı da ceza olarak bir dem(koyun veya keçi) keserler.
Maliki mezhebine göre kadının adet dönemindeki iki kanama arasındaki kesinti süresi temizlik hali sayılır. Dolayısıyla bu durumdaki kadın bu ara sürede gusledip tavafını yapar.
Şafii ve Hanbeli mezheplerine göre bu durumda olan kadının tavaf yapması caiz değildir. Temizlenmeyi beklemek zorundadır.
Cevap: ‘Normal adeti bittiği halde adetin azami süresi bitmeden’ tavaf ve sa’y yapıp saçını keserek ihramdan çıkan bir kadın daha sonra leke görürse bakılır. Eğer bu lekeler ‘azami süre 10 gün (240 saat) sonunda kesilirse bu günler de adetten sayılır. Bu durumda kadın tavafın vaciplerinden olan temizlik şartına uymamış olacağından ceza olarak bir dem (koyun veya keçi) keser. Fakat bu lekeler azami süresi olan 10 gün(240 saat) sonunda kesilmez ise, normal adet gününden sonra gelen akıntı, istihaze/özür kanı sayılır. Bu halde iken yapılan ibadetler geçerli olur.
Cevap: Umrenin tavafını yapıp, henüz sa’yini yapmadan saçını kesen kadına, dem (koyun veya keçi kesmek) gerekir.
Şafii mezhebine göre ise, umre sa’yini yapmadan saçını kesen kadın ihramdan çıkmış olmaz; ihram yasağı işlemiş olur. Dolayısıyla sa’yini yapıp, saçını keserek ihramdan çıkması gerekir. Ayrıca muhayyerlik haklarından yararlanıp; ceza olarak bir dem (koyun veya keçi kesme), üç gün oruç tutma veya 6 fitre miktarı sadaka verme seçeneklerinden birini tercih edebilirler.
Cevap: Kadınların, ziyaret amacıyla özel günlerinde Mescid-i Haram ve Mescid-i Nebevi’ye girmesi konusunda Din İşleri Yüksek Kurulunun 2009/1116 no’lu mütaalası özetle şöyledir. Kadınların adetli iken mescide girmeleri, İslam alimlerinin çoğunluğu tarafından caiz görülmemektedir. Ancak bazı alimler bunu caiz görmektedirler. Bu görüşten hareketle, hac ve umrede adetli iken dua, zikir ve istiğfar ile meşgul olmak, Kabe’yi seyretmek veya Hz. Peygamber (sav)’in kabrini ziyaret etmek gibi amaçlarla Harem-i Şerif’e ve Mescid-i Nebevi’ye girmek isteyen adetli hanımlar, buna cevaz veren alimlerin görüşleri doğrultusunda amel edebilirler.
Cevap: Tavaf müstakil bir ibadet olup abdestli yapılması vacip/şarttır. Bu nedenle hayız halinde yapılan nafile tavafın iadesi gerekir. İade edilmediği takdirde dem (koyun veya keçi kesmek) gerekir.
Diğer 3 mezhebe göre ise, hadesten taharet, tavafın sıhhat şartı olduğu için, bu şekilde yapılan bir tavaf geçerli değildir; bundan dolayı bir ceza da gerekmez.
Cevap: Yolculuğun her devirde kendine özgü sıkıntı ve tehlikeleri bulunmaktadır. Bu nedenle kadınların uzun yolculuklara yanlarında mahremleriyle birlikte çıkmaları uygundur. Ancak yanında refakat edecek bir mahremi bulunmayan kadın, şayet yol güvenliği varsa, tek başına hac ve umre yolculuğuna çıkabilir.
Cevap: Sahih bir niyetle ihrama girdikten sonra artık bu niyeti iptal etmek veya değiştirmek caiz değildir. Niyet edilen haccı veya umreyi niyet edildiği şekliyle tamamlamak vaciptir. Bu itibarla bu kadın, ihram suçu işlemiştir. Kendisine dem gerekir. Şafii mezhebine göre muhayyerlik haklarından yararlanabilir.
Cevap: Arafat’a çıkmazdan önce Mekke’de 15 günden daha az kalan kimse, seferi olduğu için namazlarını kısaltır. Bu durumda olan kişi Arafat’tan sonra Mekke’de 15 günden daha az kalacaksa yine seferidir. Fakat 15 gün ve daha fazla kalacaksa, mukimdir, namazlarını tam kılar.
Şafii mezhebine göre giriş ve çıkış günleri hariç bir yerde 4 gün ikamete niyet eden kimse mukim sayılır. Dolayısıyla Mekke’de 4 günden fazla kalacak kişi hem Mekke’de hem de Arafat’ta mukim sayılır.
Cevap: Asıl vatanından geçici olarak 90 km. veya daha uzak bir mesafeye gitmek üzere yola çıkan kimse, gideceği yerde en az 15 gün veya daha fazla kalmaya niyet ederse mukim, 15 günden az kalmaya niyet ederse seferi olur. Bu itibarla; Türkiye’den 15 günlük turla umreye gidenler Mekke ve Medine’de ayrı ayrı 15 günden daha az kalacaklarından dolayı seferi sayılıp, dört rekatlı farz namazlarını iki rekat olarak kılarlar. Ancak cemaatle kılmaları durumunda, mukim olan imama uyduklarından dolayı dört rekat olarak kılarlar.